Küresel Dalgalanmaların Öğrettikleri
Batı başkentlerinde yüzyılın ekonomik krizi olarak adlandırılan küresel dalgalanma hemen her gün yeni bir yüzle karşımıza çıkıyor. Kara olarak adlandırılmadık haftanın günü neredeyse yok gibi. Şimdi de Avrupa’ya sıçradı yakında kapımızı çalar. Bu konuda yapılan yorumlara göre olumsuz düşünenler her şeyin daha da kötüye gideceğini öngörürken, olumlu düşünenler de özellikle ülkemiz açısından durumun çok da kötü olmadığını ileri sürüyorlar. Küresel dalgalanmanın seyri konusunda çeşitli tahminler yapılsa da sonucunu kestirmek zor değil. Öyle ya da böyle bu dalgalanma bir gün bitecek. Serbest piyasa ekonomisinin özüne aykırı bir biçimde de olsa devletler duruma el koydu. Yakın bir zamanda işlerin düzelmeye başlaması kaçınılmaz gibi görünüyor.
Bu dönemde bütün şirketlerin ana gündem konusu olası bir ekonomik dalgalanmanın mali bünyede yaratabileceği riskleri en aza indirmek. Özellikle döviz cinsinden borçlanan şirketlerin kurda meydana gelebilecek aşırı yükselişlerde ciddi borç sorunlarıyla karşılaşmaları söz konusu olabilir. Finans yönetiminin biraz daha fazla çalışması gerekiyor. Diğer yandan hemen her kriz söylentisi ile birlikte satın almaların ertelenmesi nedeniyle biriken stokları da ihmal etmemek gerek. Son zamanlarda başta otomotiv, inşaat, beyaz eşya gibi sektörlerde gördüğümüz kampanyalar bu durumu doğruluyor. Satın alımlar ertelendikçe üreticilerin fiyatları daha da aşağı çekmeleri kaçınılmaz.
Böyle dönemlerde genelde çoğu şirket faaliyet düzeyini aşağı çekmeye, küçülmeye yönelir. İşler iyi olduğunda da tersi yapılır. Oysa herkesin izlediği yolu izlemek yerine farklı yöntemler geliştirmek beklenmedik fırsatlar yaratabilir. Arazi, arsa, işyeri ve konut fiyatlarının dibe vurduğu bir dönemde şirket portföyüne yeni gayrimenkuller katılabilir. Daha büyük bir işyeri, fabrika, mağaza, depo ya da ofis almanın tam zamanı olabilir. Eskiyen makine parkının yenilenmesi, kapasite genişletmek için yeni yatırımlara gidilmesi için de en uygun zamanlardan birisi fiyatların çok düşük düzeylere indiği dönemlerdir. Hemen herkes satmakta zorlandığından alıcının pazarlık gücü arttığından makine-teçhizat ve donanım için satın alma zamanıdır. Yine bu dönemde mevcut üretim hatlarında farklı kullanım alanları için yeni ürünler geliştirilebilir. Üretilen ürünler için yeni pazarlar bulunabilir. Rutinin dışına çıkılarak yaratıcı fikirler üzerinde durulabilir. İşlerin iyi olduğu zamanlarda üzerinde durulmayan verim kayıplarını gidermek üzere proseslerde iyileştirmeler ve reorganizasyon çalışmaları yine bu dönemlerde daha rahat yapılabilir
İşlerin iyi gittiği dönemlerde bütün bu çalışmalar için hem zaman hem de zemin uygun olmayabilir. Günlük işlerin yoğun temposunda üretim ve satışa odaklanan şirketler çoğu zaman ihmal edip, erteledikleri konuları gündeme getirme fırsatı bulurlar.
Ekonomik dalgalanmalar birçok şirketi stratejik düşünmeye zorlar. İşlerin her zaman iyi gitmeyeceğini anlayan şirketler kötü olabilecek zamanlar için planlama yapmaya başlarlar. Yine işler bozulunca kaynakların değeri anlaşılır. Finansman ve pazarlamanın önemi kavranmaya başlanır. Satış argümanları yerine pazarlama araçlarından yararlanma dönemi başlar.
Önceki yıllarda yaşanan derin ekonomik krizlerin yarattığı travmalardan geçmeyi başaran Türk şirketleri için mevcut küresel dalgalanma çok sorun yaratmayacak gibi ancak bu tür deneyimleri olmayan şirketler için fırsatlar ve tehditlerle dolu bir dönemden geçtiğimiz bir gerçek.
Bu dönemde bütün şirketlerin ana gündem konusu olası bir ekonomik dalgalanmanın mali bünyede yaratabileceği riskleri en aza indirmek. Özellikle döviz cinsinden borçlanan şirketlerin kurda meydana gelebilecek aşırı yükselişlerde ciddi borç sorunlarıyla karşılaşmaları söz konusu olabilir. Finans yönetiminin biraz daha fazla çalışması gerekiyor. Diğer yandan hemen her kriz söylentisi ile birlikte satın almaların ertelenmesi nedeniyle biriken stokları da ihmal etmemek gerek. Son zamanlarda başta otomotiv, inşaat, beyaz eşya gibi sektörlerde gördüğümüz kampanyalar bu durumu doğruluyor. Satın alımlar ertelendikçe üreticilerin fiyatları daha da aşağı çekmeleri kaçınılmaz.
Böyle dönemlerde genelde çoğu şirket faaliyet düzeyini aşağı çekmeye, küçülmeye yönelir. İşler iyi olduğunda da tersi yapılır. Oysa herkesin izlediği yolu izlemek yerine farklı yöntemler geliştirmek beklenmedik fırsatlar yaratabilir. Arazi, arsa, işyeri ve konut fiyatlarının dibe vurduğu bir dönemde şirket portföyüne yeni gayrimenkuller katılabilir. Daha büyük bir işyeri, fabrika, mağaza, depo ya da ofis almanın tam zamanı olabilir. Eskiyen makine parkının yenilenmesi, kapasite genişletmek için yeni yatırımlara gidilmesi için de en uygun zamanlardan birisi fiyatların çok düşük düzeylere indiği dönemlerdir. Hemen herkes satmakta zorlandığından alıcının pazarlık gücü arttığından makine-teçhizat ve donanım için satın alma zamanıdır. Yine bu dönemde mevcut üretim hatlarında farklı kullanım alanları için yeni ürünler geliştirilebilir. Üretilen ürünler için yeni pazarlar bulunabilir. Rutinin dışına çıkılarak yaratıcı fikirler üzerinde durulabilir. İşlerin iyi olduğu zamanlarda üzerinde durulmayan verim kayıplarını gidermek üzere proseslerde iyileştirmeler ve reorganizasyon çalışmaları yine bu dönemlerde daha rahat yapılabilir
İşlerin iyi gittiği dönemlerde bütün bu çalışmalar için hem zaman hem de zemin uygun olmayabilir. Günlük işlerin yoğun temposunda üretim ve satışa odaklanan şirketler çoğu zaman ihmal edip, erteledikleri konuları gündeme getirme fırsatı bulurlar.
Ekonomik dalgalanmalar birçok şirketi stratejik düşünmeye zorlar. İşlerin her zaman iyi gitmeyeceğini anlayan şirketler kötü olabilecek zamanlar için planlama yapmaya başlarlar. Yine işler bozulunca kaynakların değeri anlaşılır. Finansman ve pazarlamanın önemi kavranmaya başlanır. Satış argümanları yerine pazarlama araçlarından yararlanma dönemi başlar.
Önceki yıllarda yaşanan derin ekonomik krizlerin yarattığı travmalardan geçmeyi başaran Türk şirketleri için mevcut küresel dalgalanma çok sorun yaratmayacak gibi ancak bu tür deneyimleri olmayan şirketler için fırsatlar ve tehditlerle dolu bir dönemden geçtiğimiz bir gerçek.
Yorumlar