İş Dünyası Geyikleri
İşlerini yoluna koyup para kazanmaya başlayan orta karar iş adamları ve profesyonellerin boş zamanlarında başarılarını daha da parlatmak için uydurdukları hikayeler daha sık duyulmaya başlandı. Yatılı okulda okuyan, tren garlarında sabahlayan, beden eğitimi öğretmeniyken eşinin bileziklerini bozdurarak iş hayatına atılan, hamallık yaparak sermaye biriktiren, simit yiyerek öğün geçiren iş adamlarımız ve profesyonellerimiz yine arz-ı endam etmeye başladı.
“Bilmemne sektöründeki boşluğu gördüm ve birden bu alana girmeye karar verdim. Sermayem yoktu. İş planım yoktu. Hatta yabancı dil de bilmiyordum. Aynı amanda ne yapacağımı da bilmiyordum ama bugün acayip zengin oldum. Peki nasıl oldu? Filan zamanda feşmekancayla konuşurken şöyle bir ürün üretirsek çok satarız dedik ve bu işe girdik. Giriş o giriş. Bravo, aferin, ne büyük bir iş adamısınız.”
“Memurdum, öğretmendim ek gelir sağlamak için bavulla ticaret yapmaya başladım. Buradan alıp şuraya satıyordum. Bu konuda eğitim almadım. Üretim bilmem, pazarlamadan anlamam, finans mı? o ne demek. Çok şükür bügün ülkeme bir yığın döviz kazandıran bir ihracatçıyım. Fuarlara giderim, yurt dışı geziler yaparım ama yabancı dil bilmem. Ama kendimden daha başarılı bir iş adamına rast gelmedim. Büyük bir iş adamıyım ben. Gerçekten.”
“Köyümden çıktım, İstanbula geldim, çorba içtim, parklarda sabahladım. Bir işe girdim, hızla yükseldim, çok hızlı oldu. Şimdi CEO’yum. Bu şirketi sıfırdan aldım buraya getirdim. Çok büyük bir profesyonelim ben çoook.”
Pek neden kriz dönemlerinin ardından nasıl battığını, krizi öngöremediği için işini nasıl kaybettiğini, hangi şirketten nasıl kovulduğunu anlatan hiçbir hikayeye rastlamayız. Başarısızlıklar üzerine analiz yapmak geleneğine sahip olmayan iş dünyamız hatalarını kendisi dışındaki koşullara bağlayıp örtmeyi çok iyi beceriyor. Ortada başarı varsa onu allayıp pullamak, süslemek, yüceltmek ve bu başarının mimarını, yani kendisini en tepeye yerleştirmek ve hatta gazetelerde dergilerde boy boy resimler, sayfa sayfa ropörtajlar vermek çok güzel. Başarısılık söz konusu oldu mu, “döviz fırladı, kriz patladı, rüzgar çıktı, yağmur yağdı benim hiç mi hiç günahım yok. Vallahi.”
“Acaba günün birinde şöyle hikayeler duyabilecek miyiz? İş planımız üzerinde çok fazla durmadık. Detayları iyi hesaplamadık. Rakibimizin geliştirdiği ürüne karşılık veremedik. Ne yöneticilerimi ne de danışmanlarımı dinlemedim. Bu sektörden çıkmamız gerekiyordu ama ben ısrar ettim ve battım. Hatalarımdan herkes ders almalı. Şurda ve burda hata yaptım. Bu konuda her detayı anlatan bir de kitap yazıyorum”.
“Aldığım kararların hatalı olduğunu biraz geç anladım. Kurduğum ekiple ilgili sorunlar çıktı. Pazarlama planımız benim ısrarlarımla değiştirildi ve şirketim pazar kaybetti. Bilanço bir felaketti. Patronun karşısına çıkıp bütün sorumluluğu üzerime aldım ve görevimden ayrıldım.”
Bu tür iş dünyası hikayelerini çok duymaya başladığımızda iş dünyamızın olgunlaşmaya başladığını anlayacağız. Hatalardan ders alan, bunları başkalarıyla paylaşanların sayısı arttıkça gerçekten “büyük” nitelemesini hak eden Türk şirketlerinin sayısı artacaktır.
Ama bugün hangi iş dünyası dergisini karıştırsak, hangi iş dünyası programını izlesek bize özgü geyiklerle karşılaşıyoruz. “Cebimde beş kuruşum yoktu, bir arkadaşımdan bir miktar borç para alarak işe başladım ve ardından…………….
“Bilmemne sektöründeki boşluğu gördüm ve birden bu alana girmeye karar verdim. Sermayem yoktu. İş planım yoktu. Hatta yabancı dil de bilmiyordum. Aynı amanda ne yapacağımı da bilmiyordum ama bugün acayip zengin oldum. Peki nasıl oldu? Filan zamanda feşmekancayla konuşurken şöyle bir ürün üretirsek çok satarız dedik ve bu işe girdik. Giriş o giriş. Bravo, aferin, ne büyük bir iş adamısınız.”
“Memurdum, öğretmendim ek gelir sağlamak için bavulla ticaret yapmaya başladım. Buradan alıp şuraya satıyordum. Bu konuda eğitim almadım. Üretim bilmem, pazarlamadan anlamam, finans mı? o ne demek. Çok şükür bügün ülkeme bir yığın döviz kazandıran bir ihracatçıyım. Fuarlara giderim, yurt dışı geziler yaparım ama yabancı dil bilmem. Ama kendimden daha başarılı bir iş adamına rast gelmedim. Büyük bir iş adamıyım ben. Gerçekten.”
“Köyümden çıktım, İstanbula geldim, çorba içtim, parklarda sabahladım. Bir işe girdim, hızla yükseldim, çok hızlı oldu. Şimdi CEO’yum. Bu şirketi sıfırdan aldım buraya getirdim. Çok büyük bir profesyonelim ben çoook.”
Pek neden kriz dönemlerinin ardından nasıl battığını, krizi öngöremediği için işini nasıl kaybettiğini, hangi şirketten nasıl kovulduğunu anlatan hiçbir hikayeye rastlamayız. Başarısızlıklar üzerine analiz yapmak geleneğine sahip olmayan iş dünyamız hatalarını kendisi dışındaki koşullara bağlayıp örtmeyi çok iyi beceriyor. Ortada başarı varsa onu allayıp pullamak, süslemek, yüceltmek ve bu başarının mimarını, yani kendisini en tepeye yerleştirmek ve hatta gazetelerde dergilerde boy boy resimler, sayfa sayfa ropörtajlar vermek çok güzel. Başarısılık söz konusu oldu mu, “döviz fırladı, kriz patladı, rüzgar çıktı, yağmur yağdı benim hiç mi hiç günahım yok. Vallahi.”
“Acaba günün birinde şöyle hikayeler duyabilecek miyiz? İş planımız üzerinde çok fazla durmadık. Detayları iyi hesaplamadık. Rakibimizin geliştirdiği ürüne karşılık veremedik. Ne yöneticilerimi ne de danışmanlarımı dinlemedim. Bu sektörden çıkmamız gerekiyordu ama ben ısrar ettim ve battım. Hatalarımdan herkes ders almalı. Şurda ve burda hata yaptım. Bu konuda her detayı anlatan bir de kitap yazıyorum”.
“Aldığım kararların hatalı olduğunu biraz geç anladım. Kurduğum ekiple ilgili sorunlar çıktı. Pazarlama planımız benim ısrarlarımla değiştirildi ve şirketim pazar kaybetti. Bilanço bir felaketti. Patronun karşısına çıkıp bütün sorumluluğu üzerime aldım ve görevimden ayrıldım.”
Bu tür iş dünyası hikayelerini çok duymaya başladığımızda iş dünyamızın olgunlaşmaya başladığını anlayacağız. Hatalardan ders alan, bunları başkalarıyla paylaşanların sayısı arttıkça gerçekten “büyük” nitelemesini hak eden Türk şirketlerinin sayısı artacaktır.
Ama bugün hangi iş dünyası dergisini karıştırsak, hangi iş dünyası programını izlesek bize özgü geyiklerle karşılaşıyoruz. “Cebimde beş kuruşum yoktu, bir arkadaşımdan bir miktar borç para alarak işe başladım ve ardından…………….
Yorumlar