Kayıtlar

2006 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İş Dünyasının Tükettiği Kavramlar

Son birkaç yıldır birbiri ardı sıra gerçekleşen ve iş dünyasını bir araya getiren zirvelerin ana temalarına baktığımızda; her biri batı iş dünyasının özellikle A.B.D.’nin dünya pazarlarına tanıttığı bu yolla da milyarlarca dolarlık yazılım, donanım, kitap, CD, eğitim ihraç ettiği süslü kavramlar göze çarpar. Yakın geçmişi şöyle kısaca bir hatırlayalım; “Kurumsal Kaynak Planlaması” “Müşteri İlişkileri Yönetimi” “Marka” “İnsan Kaynakları Yönetimi” “Yenilik Yönetimi” “Değer Yaratmak” “Bilgi Yönetimi” “Liderlik” “Kurumsal Yönetişim” “Değer Zinciri” “Lojistik Yönetimi” “Tedarik Zinciri Yönetimi” “one to one marketing” gibi kulağa hoş gelen ancak zirvelerde konuşulduktan sonra çoğunlukla bir tarafa atılan kavramlar, anlayışlar, yaklaşımlar, konseptler..... İş dünyası, göz alıcı lansmanlarla tanıtılan ve her biri için ciddi sayılabilecek ücret talep edilen bu toplantıları sosyal bir etkinlik olarak görüyor. Bir araya gelinip, kartlar, alınıp veriliyor. “Ara beni, ararım seni” tarzında aya

Etik, Hukuk, İnetrent ve Turk-Net

Ülkemizdeki en gelişmiş sektör hangisi diye kime sorsanız büyük çoğunluk telekomünikasyonu ilk ikiden birisi olarak söyler. Modern iletişim araçlarını kullanan, nitelikli personel çalıştıran, müşterisini yakından izleyen, sorunları modern yöntemlerle hızlı bir şekilde çözen bir sektör olarak algıladığımız bu sektörün özellikle internet üzerinden yapılan satış uygulamalarıyla ilgili olarak bazı noktalarına dikkat çekmekte yarar var. Bugün internet penetrasyonunun bu denli düşük olması, internet iş modellerinin sayısının çok az olmasının temelinde, bir dönemler Türk Telekom’dan çok ucuza aldıkları internet hizmetini süslü paketler içine koydukları CD’ler üzerine yazılmış basit arayüz yazılımlarıyla 400 dolar gibi fahiş rakamlara satan internet servis sağlaycılarının vahşi uygulamaları vardır. Çoğu iş dünyası tarihinin başarısız iş modelleri sayfalarında yerini aldı ama geriye de internette geri kalmış bir Türkiye mirası bıraktılar. Sonra devreye ciddi firmalar girdi. Rakamlar makul se

Mantık Evliliği mi Aşk Evliliği mi?

Mantık evliliği LOVEMARKS toplantısı geçenlerde yapıldı. 'Arçelik' bir numaralı 'aşkla sevilen marka' ilan edildi. Buradaki kavramlaştırmaya itirazım var. Benim evimdeki tüm beyaz eşyalar Arçelik'tir. Âşık olduğumdan filan değil. 1) Düzgün çalışıyorlar. 2) Servisi gayet iyi. Yani gayet rasyonel, mantıklı nedenleri var Arçelik'i tercih etmemin. Bizimkisi aşk filan değil düpedüz mantık evliliği! Emre Aköz Sabah Gazetesi 14 Kasım 2006 İsmail Kaya Hoca'mızın kulaklarını çınlatmak istiyorum. Uygulamacılar Akademisyenleri geride bırakıyor diye üzülüyordu. Açıkçası ben de aynı kaygıları taşımaya başlamıştım ama LoveMarks toplantısında Ertuğrul Özkök konuşmacı olarak katılıp o konuşmayı yapmasaydı bu kaygılarım büyüyerek devam edecekti. Bir de Arçelik LoveMark ilan edilince tuzu biberi oldu. Uygulamacılar genelde akademisyenleri görmezlikten gelip kendi aralarında "körler sağırlar, birbirini ağırlar"türünden toplantılar yapmaya başladılar. Bunların sayısı

Marka Vaatte Bulunmaktır

Başarılı bir marka olmak için ne yapılması gerektiğini hemen herkes biliyor da yapılanlara bakılınca işlerin o kadar da kolay olmadığı görülüyor. Pazarlamadan satışa, müşteri ilişkileri yönetiminden duygusal bağlara kadar bir çok alanda çaba sarfeden başarılı markaların yanısıra, tüm bunları yapıyor görünüp de tersini yapanlar da az değil. Aşağıdaki üç örnekte, marka konusunda ne kadar dikkatli olunması gerektiğini gösteren önemli ipuçları yer alıyor. BONUS CARD Bonus Card, düzenli olarak kullanıcılarını ödüllendiriyor. Belli bir limiti aşan müşterilere Bonus Plus gönderiliyor. İlk aldığınız kart yani Bonus Master ise ayrı bir kredi kartı olarak müşteride kalmaya devam ediyor. Bir anda iki ayrı karta sahip oluyorsunuz. Önceki kartınıza olan taksitleri ayrı, Bonus Plus taksitlerini ayrı takip etmeniz gerekiyor. Bu durumu size açıklamadıkları için de borcunuzu ödemiyor olabiliyor, gecikme faiziyle karşıya kalabiliyorsunuz. Elinizdeki mevcut kredi kartı neden Plus karta dönüştürülmez de i

Memleketimden Pazarlama Manzaraları

Gazetecilerin ağzından düşürmedikleri “Türkiye’de malzeme çok” lafı pazarlama için de geçerli. Nereye baksak hemen düzeltilebilecek bir pazarlama yanlışı görmek mümkün. “Marketing myopia” kavramının ana vatanı olsa olsa bizim ülkemizdir. Örnek mi arıyorsunuz? Hemen birkaç tane sıralayalım; Daha önce hem konut hem de tüketici kredisi kullanan ve üstelik uzun vadeli konut kredisini hala ödemeye devam eden müşterisinden ikametgah ilmühaberi, maaş bordrosu, kimlik fotokopisi gibi daha bir çok belgeyi isteyen, “bunlar zaten sizin elinizde var” dediğinizde de “olmaz efendim hepsinin yeniden gelmesi gerek” diye cevap veren bankadan mı başlasak acaba? Elektronik sözleşme yasası yürürlükteyken başvuru formunu doldurup, imzalayıp getirin diyen, internet şubelerine sahip olduğu halde buradan sadece temel bankacılık işlemleri yaptıran bankalarımız ne zaman müşterilerine odaklanacaklar diye merak ediyorum. Bu bankaların “müşteri ilişkileri yönetimi” eğitimleri ve yazılımları için ne kadar büyük

Türkiye'de Pazarlamacı Algısı

Türkiye’de Pazarlamacı Algısı Pazarlama kavramı son yıllarda biraz daha eli yüzü düzgün bir yere oturmaya başladı. Önceleri pazarlama ve pazarlamacı kavramları hep olumsuz çağrışımlar yaratırdı. Bu nedenle de pazarlama işiyle uğraşanlar ek olarak bu olumsuz çağrışımları gidermeye çalışırlardı. Tam bu durum giderek daha az rahatsız edici olmaya başladı denilmeye başlandığı anda ülkemizin Başbakanı ile Ana Muhalefet Partisi Başkanı arasında yaşanan polemik her şeyi yerle bir etti. Çok değil birkaç ay önce “ülkemi pazarlamakla görevliyim” diyen Başbakan siyasi rakibine 301 madde tartışmaları ile ilgili olarak “sizin zihniyetinizde pazarlamacılık var” şeklinde bir ifade ile yüklendi. Cevap ise gecikmeden ve de aynı irtifadan geldi “Pazarlamacılık ’marketing’ anlamına gelir ki, Türkiye’yi, Kıbrıs’ı pazarlamakla övünen kendisidir. Türk siyasi tarihinde pazarlamacılığa layık tek isim kendisidir. Pazarlamacı ve pazarlıkçı kavramlarını karıştırması sadece bir kültür zafiyetinin sonucu değildi

Yabancı Şirketlerin Türkiye'ye Yönelmesi

Onlar Geliyor Yabancı sermayenin bir ülkeye yönelmesi o ülkenin gelecekte iş yapmak için uygun ortam olduğunu gösteren önemli göstergelerden birisidir. Son dönemde ülkemize gelen ve gelmeyi planlayan şirketlerin hareketliliğine bakılırsa yakın bir gelecekte piyasaların renklenip hareketleneceği görülüyor. İnşaattan, sağlığa, finanstan perakendeye hemen her sektörde dünyanın önde gelen şirketleri Türkiye pazarında kendilerine yer edinmeye çalışıyolar. Onlar geliyorlar da bizimkiler ne yapıyor? Ne gibi önlemler alıyorlar? Kendi pazarlarını korumak, geliştirmek, yeni pazarlar bulmak, yeni nişler keşfetmek ya da başka alanlara yönelmek gibi seçeneklerden hangilerini gündemlerine alıp, tartışıyorlar gerçekten merak konusu. Ülkemizin önde gelen bankaları, mobil telefon operatörleri, perakende zincirleri bir bir yabancı sermayenin kontrolüne geçiyor. Gelen yabancıların çoğu zor durumdaki şirketleri ele geçirmeye çalışıyor. Fırsatları değerlendiriyor. Kurulu düzeni, değer yaratan, kâr yaratan

PazarOla!

PazarOla!