ikinci kuşak görevi devralırken...


Dünya çapında çok büyük şirketlerimiz olmasa da Kobi’lerin sürüklediği ekonomimiz ciddi sınavlardan başarıyla geçmekte. Ne döviz kurunun yerlerde sürünmesi, ne yüksek kredi maliyetleri ne de Çin’in haksız rekabeti onları durduramıyor. Hemen her gün yeni bir kobi başarısın gazete ve dergi köşelerini süslüyor. Bütün bu gelişmelere bakıp da keşke çok daha önce piyasa ekonomisine geçseydik dememek mümkün değil. Şimdilerde dünya  pazarlarını tutan hiç olmazsa 30 büyük şirketimiz olurdu.
Gelişmelere bakarak önümüzdeki yıllarda bu özlemin de gerçekleşeceğini söylemek için kahin olmaya gerek yok. Kobilerin gidişine bakılırsa en önemli sorun olan özgüven sorunu aşılmış görünüyor. Çoğu firmamız dünyadaki her coğrafyaya kolaylıkla mal satabilir, yatırım yapabilir, ortaklıklar kurabilir hale geldi. Anadolu insanına özgü sabır, ihtiyat ve sükunet kobilerin gelişiminde önemli rol oynuyor. Değişen pazar koşularına uyum sağlamada çok fazla zorlanmıyorlar. Ancak çoğu aile şirketi olan kobilerde zamanla yaşanması kaçınılmaz olan nöbet değişikliklerine dikkat etmek gerek. Genç kuşakların görevi devralmasıyla birlikte çeşitli sorunlar söz konusu olabiliyor. Geleneksel iş alanlarından yeni ekonominin yarattığı fırsatlara doğru yönelen kobilerde finansal zaaflar oluşabiliyor. Tedbirli, ihtiyatlı, sakin ve durgun bir firma kültüründen daha fazla risk almayı seven, atak ve hızlı bir firma kültürüne geçiş zaman zaman istenmeyen sonuçlara yol açabiliyor.
Özellikle iyi eğitimli, birikimli ve donanımlı ikinci kuşağın görevi devralmasıyla birlikte kobilerin çoğunda bir doğrultu değişikliği söz konusu olabiliyor. Yeni kuşaklar biraz da kayıp yılların acısını çıkartmak için hızla yeni iş alanlarına, yeni sektörlere yönelmeyi tercih edebiliyorlar. Yılların gıda üreticileri bir anda bilişim sektöründe yer almaya çalışırken, otomotiv sektörünün gözde firmaları inşaat sektöründe konut ya da alışveriş merkezi üretmenin yollarını aramaya başlıyorlar. Bu yüzden de olmadık şirketleri olmadık sektörlerde görebiliyoruz. Oysa iş dünyasının en basit kurallarından birisi olan “bildiğin işi yap” kuralı her zaman geçerliliğini korumakta. Bilmedikleri alanlara girip devasa yatırımlar yapan kobiler ciddi anlamda kayıplarla karşılaşabiliyorlar. Bu noktada kobilerde görevi devralan genç kuşakların üzerine önemli sorumluluklar yüklenmekte. Bu amaçla çoğu kobi genç kuşakların görevi devralmasını çeşitli esaslara bağlama yoluna gitmektedir. Eğitimini tamamlayan gençlerin şirketin en üst kademelerine damdan düşer gibi getirilmesinin yarattığı olumsuzluklardan ders alan firmalar artık deneyimin de en az eğitim kadar gerekli olduğu düşüncesiyle genç kuşakların firmada daha alt kademelerde çeşitli görevler alarak yükselmesini kural olarak uygulama yoluna gitmektedirler. Hatta ilgisiz alanlarda eğitim alanların firma yönetimlerinde yer almasını önleme yoluna giden firmalara da rastlanmaktadır. Bir çok kobi bu tür kurallardan oluşan bir aile anayasası oluşturarak firmanın gelecek kuşaklara sağlıklı bir şekilde intikal etmesini sağlamaya yönelik önlemler geliştiriyor. Tam bu noktada “gençler bilebilse, ihtiyarlar yapabilse” şeklindeki Fransız sözünün anlamını kavramak gerek. Bizim kobilerimizin geliştiği koşullar başka hiçbir ülkeninkine benzemez. Siyasi çalkantılar, askeri darbeler, ekonomik krizler, grevler, anarşik olaylar, depremler ve daha  bir çok olumsuz çevre koşulları içinde düşe kalka günümüze değin gelen şirketlerin yarattığı kültürü bir anda bir yana bırakarak yeni bir iş anlayışı yaratmak her zaman sonuç vermeyebilir. Geçmişten gelen deneyim birikimi ile gençlerin bilgisini birlikte değerlendirirken sağlıklı bir geçiş dönemi uygulamak en doğru çözüm olsa gerek. Son zamanlarda dergi ve gazete köşelerinden izlediğimiz ve çoğunluğu ikinci kuşak yöneticilerin görev yaptığı ve de her biri yepyeni sektörlere yelken açmış ama bu konuda hiçbir geçmişi ve deneyimi olmayan şirketlerimize küçük bir uyarının yapılması mutlaka bir yarar sağlayacaktır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Entegre Pazarlama İletişimi